Hakku’l-Mürûr; Geçiş hakkı.
Mürûr, merre fiilinin mastarı olup, geçmek, gitmek ve uğramak demektir. Mürûr hakkı, bir kimsenin kendi ev, arsa, bahçe ve arazi gibi gayr-i menkulüne ulaşabilmek için, başkasına âit bir gayri menkuldeki yoldan geçiş hakkını ifade eder. Bu yol, ya umûmî, ya da kendisine veya üçüncü şahsa âit özel bir yol olabilir. Geçiş hakkı, irtifak haklarından olup, bir gayr-i menkul lehine başkasına âit bir gayr-i menkul üzerinde kurulmuş bir yararlanma hakkıdır (bk. Hakku’l-İrtifâk).”
Geçiş hakkının esası İslâm hukukçularınca şöyle açıklanır: Bir kimse ölü (mevât) bir araziyi ihyâ etse, daha sonra başkaları bu arazının dört yanını ihyâ ettiği için, geçiş yolu kalmasa, en son ihyâ edilen arazının geçiş hakkı tanıması kesinleşir. Çünkü ortada kalan arazının giriş-çıkış yolunu en son kapatan bu arazidir (İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, . V, 303; Fahri Demir, İslâm Hukukunda Mülkiyet ve Servet Dağılımı, İstanbul 1981, s. 46).
Geçiş hakkı, yolun umûmî veya husûsî oluşuna göre bazı özellikler arzeder.
a) Umûmî yollar: Herkesin bu yollardan yararlanma hakkı vardır. Bu, geçiş olabileceği gibi, yola karşı pencere veya çıkmaz aralık açma, balkon ve benzeri çıkıntılar yapma şeklinde de olabilir. Ayrıca yolun kenarına otomobil, traktör vb. araçlar konulabilir. Yararlanma iki durumda sınırlanabilir:Birincisi, başkalarına zarar vermek. Çünkü hadiste, “zarar ve zarara karşılık zarar vermek yoktur” buyurulur.
İkincisi de yetkili makamların iznidir. Yoldan geçenler veya yararlananlar, geçişi engellemek gibi başkalarına zarar verirlerse men olunurlar. Yoldan yararlananın fiilinde bir zarar yoksa, Ebû Hanife’ye göre hâkimin izniyle intifa câiz olur. Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e göre ise izin şart değildir.
Şâfiîlere göre de bu durumda yetkililerden izin şartı aranmaz. Çünkü hadiste; “Mübah bir şeyi başkalarından önce kullanan kimse, onda daha fazla hak sahibidir” (Ebu Dâvûd, İmâre. 36) buyurulur.
Şâfiî’ye göre, yol kenarlarına yoldan geçenlere zarar verecek şeyler yapılamaz. Çünkü hak bütün müslümanlara âittir. Mâlikîler umûmî yola tecavüz eden yapı, eklenti vb. şeylerin engellenmesi gerektiğini söylerler (İbnü’l-Hümâm, Tekmiletü Fethi’l-Kadîr, VIII, 330 vd.; Zeylaî, Tebyînü’l-Hakâik, el-Emîriyye, VI, 142 vd.; İbn Âbidîn, a.g.e, V, 3I9 vb.).
b) Husûsî yollar: Başkasının arsa, bahçe veya arazisinden geçirilen özel yoldan, yalnız, geçiş hakkı sahibi, onun aile fertleri veya ortakları yararlanabilir. Bunlardan başkası, özel yola doğru, izinsiz olarak kapı veya pencere açamaz. Umûmî yolda trafik çok sıkıştığı zaman, herkesin husûsî yollardan da yararlanma hakkı doğar. Hak sahipleri, toplumun bu hakkına saygı göstererek, husûsî yolu kapatma veya kaldırma cihetine gidemezler. Geçiş hakkı sahiplerinden hiçbirisi, diğer hak sahiplerinin izni olmadıkça, özel yol tarafına; oda, balkon, oluk vb. şeyler yapmak gibi, örfe uygun kullanım dışı irtifak hakkı kuramaz (İbnü’l-Hümâm, a.g.e, VIII, 330 vd.; Zühaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletuhu, V, 607, 608; Mecelle, madde, 1224-1227).